Yer Altı Hazinesi Olan Sebzelerin Özellikleri ve Faydaları
Yer Altı Hazinesi Olan Sebzelerin Değerini Bilmek
Evimizden, soframızdan hiç eksik etmediğimiz, bildiğimiz, bizden ürünlerdir sebzeler. İç içe olduğumuz için alışığız, alışık olduğumuz için de asıl değerlerinin farkında değiliz. Bakalım ve toprağın altından sağlığımız için ne gibi besinler depolayıp getiriyor bu değerli sebzeler.
Hikaye malumdur; Ölüm döşeğinde olan bir baba, çocuklarını toplar, tarlalarının bir tarafında hazine gömülü olduğunu haber verir. O hazineyi çıkardıklarında zengin olacaklarını söylerken, tam yerinin bildiremeden vefat eder. Çocukları babalarının defin işlerini yaptıktan sonra tarlanın her tarafını kazarak altını üstüne getirir ancak hazineyi bulamazlar. Sonunda, “Bu kadar emek çektik, kazdık, bari şu tarlayı ekelim.” derler. Toprak güzel karıştırıldığı için tarladan bol ürün alırlar. Babamızın söylediği hazine bu imiş diye verilen mesajı anlarlar.
Aslında en büyük hazine toprağın kendisidir. Altın dahi olsa toprakta bulunan hazine bir defa elde edilir. Toprak ise devamlı olan bir hazinedir. Ne ekerseniz, size onun kat kat fazlasını verir. Her ürünün toprakla ilgisi bulunmaktadır. Bazısının kökleri toprağın altında, gövdesi, dalları, meyveleri üzerindedir. Bazısının da meyveleri toprağın altında oluşur. Dalları yine toprağın üzerindedir. Bu yazımızda, toprağın altında yetişen hazinelerden, faydalarıyla beraber bahsedeceğiz. Bu hazineler her ne kadar toprak altında yetişse de toprağın üstü ile de alakaları vardır. Çünkü her bitki havaya, güneşe ihtiyaç duyar. Bu sebeple toprak üzerine dal, yaprak, çiçek çıkarırlar.
İnsan ve Toprak
Toprak demişken, toprağın altından üstünden bahsetmişken şunu da hiç unutmamalıyız: Torağa ekilen ürünlerin bir müddet sonra yeşerdiği gibi toprağa gömülen insan da zamanı gelince tekrar diriltilecektir. Toprağı ekip dikerken kendimizi de hatırlamalıyız. Bir kişi kabre gömülüp üzerine toprak atılırken bir avuç toprak alarak şu ayetin okunup kabre atılması tavsiye edilmektedir. “Ey insanlar! Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız.” (Taha Suresi 20/55)
Yumrulu Bitkiler
Yer altı hazinesi olan sebzelerin, toprak altında yetişen bu gıdaların faydaları saymakla bitmez. Besinleri köklerinde depo ederlerken, toprağın altında kalan gövdelerinin uç kısmında da yedek besin maddelerini tutarlar. Yedeklenen bu besin maddeleri nedeniyle irileşen bu uç kısma “yumru” adı verilir. Özellikle kış aylarında oldukça değerlenen yumrulu sebzeler; tencere yemeklerinde, çorbalarda, salatalarda kullanabileceğimiz faydalı gıdalardır. Yer altı hazinesi olan sebzelerin bizlere çok büyük faydaları vardır. Bu sebzelerin genel özelliklerinden birisi, kendilerini sıkmayan toprakta daha rahat yetişmeleridir. Bizler için yer altı hazinesi olan sebzelerin özelliklerine ve faydalarına bakalım:
Midenin Dostu: Patates
Toprağın altında yetişen yumrulu bitkilerin en yaygınlarından birisi patatestir. Mutfağımızda da önemli bir yere sahip olan patates, sevilen bir sebze olmasının yanında, pek çok da faydaya sahiptir. Her şeyden önce, tam bir nişasta deposudur. Bu sebeple şeker hastalarının beslenme listesinde ilk sıralarda yer alır. Hemen hemen yağsız bir gıda olduğu için de diyet yapanların vazgeçilmezidir.
Yer altı hazinesi olan sebzelerin en bilindiği olan patates, C vitamini ihtiva eden bir üründür. C vitamini kemikler, kaslar, cilt ve diş etleri için oldukça önemlidir. Vücutta antioksidan işlevi görür. Aynı zamanda glutene karşı hassasiyet gösteren kişiler için de patates son derece değerli bir besindir. Ancak patatesi nasıl pişirdiğinize bağlı olarak, içerdiği besin maddeleri değişkenlik gösterebilir. Patatesi kabuğuyla haşlamak en sağlıklı yöntemdir. Haşlanarak ezmesi ya da salatası yapılan veyahut da fırında pişirilen patates, içerdiği yoğun lif sayesinde tokluk hissi sağlar ve sindirim sistemini destekler. Bu şekilde pişirilen patatesler, mideye dokunmadığından, mide ülseri olanlar rahatlıkla tüketebilir.
Patates, buzdolabında saklanması uygun olmayan gıdalardandır. Dışarıda serin, nemsiz ve karanlık yerde daha uzun süre bozulmadan dayanabilir. Üzerinde yeşil lekeler oluşan ya da filizlenen patatesler kesinlikle tüketilmemelidir. Ayrıca patatesi kızartmaktan ve üzerine ketçap dökmekten uzak durmak gerekir. Kızartmada trans yağlar oluştuğu için zararlı ve kanserojen olabilmektedir. Bir de “Kızartmalarda ayçiçek yağını kullanmak daha iyi olur.” diye bir kanaat yaygındır. Bunun doğru olmadığı, eğer kızartma yapılacaksa yine zeytinyağı kullanmanın daha doğru olacağı ifade edilmektedir. Çünkü zeytinyağının yanma derecesi daha yüksektir.
Patates, yetiştirilmesi kolay olan ürünlerdendir. Öyle ki sadece kabukları dikerek bile yetiştirebilirsiniz. Kendisini sıkmayan, yumuşak toprağı sever. Mart ayında ekilirse yağmur sularıyla yetişir. Mayıs ayında ekilirse daha çok su ister. Ülkemizde üretimi en fazla yapılan ürünlerdendir. Patatesler çiçeklenmeye durunca toprağın altında büyümeye başladığının işaretini verir. Patates, toprakta açılan ocaklara birer tane ekilir, bu ekilen patatesler çoğalarak irili ufaklı birçok patates meydana gelir, eken kimse hazine bulmuş gibi olur.
Patatesin Zararlı Hali: Cips
Patatesin en zararlı tüketimlerinden birisi de cipstir. Bazı çocuklarımız bir elinde gazlı içecek, diğer elinde patates cipsi ile karın doyurmaya çalışmaktadır. Bundan daha zararlı bir tercih bulmak zordur. Cipsin zararlı olmasında kızartmanın yanında, fazla miktarda MSG (Mono Sodyum Glutamat), diğer adıyla Çin tuzu ilave edilmesidir. Bu da bağımlılık yapan bir maddedir. Eğitim müesseselerinde cips ve gazlı içecek gibi ürünlerin satışına izin verilmemesi, onların zararının ne kadar büyük olduğunun bir göstergesidir. MSG katılmamış olsa, cipse böyle rağbet olmazdı herhalde!
C Vitamini Deposu: Soğan
Soğan, tazesini de kurusunu da 12 ay boyunca kullandığımız, yemeklerimizin onsuz olmadığı, toprak altında yetişen bir hazinedir. Kuru soğanın glisemik indeksi sıfırdır. Diyabeti olanların da korkmadan yiyebileceği bir gıdadır. Bazı kimseler soğanın kokusuna tahammül bile edemezken bazı kimseler de sofraya soğan olmadan oturmazlar. Zengin, fakir herkesin sofrasında tazesiyle yahut kurusuyla bulunur. Ülkemizde de patates ve domatesten sonra üretim sıralamasında üçüncü sırada gelmektedir.
Tam bir C vitamini deposu olan soğanın faydaları pek çoktur. Tabii bir grip önleyicidir, mikroplara karşı vücut direncini güçlendirir, astım ve soğuk algınlığına karşı vücudu korur, zihinsel yorgunluğu giderir, böbrek taşı gibi sorunların giderilmesinde önemli bir yardımcıdır. Aynı zamanda süt yapıcı özelliği sebebiyle, emziren annelerin bol miktarda tüketmeleri tavsiye edilir. Çiğ yendiği zaman faydasının daha fazla olacağı muhakkaktır.
Soğan, üç senede yetişen bir gıdadır. Birinci sene, ekilen soğanlardan tohum elde edilir. İkinci sene tohumlar ekilerek “kalık” veya “arpacık” denilen küçücük soğanlar elde edilir. Üçüncü sene kalıklar ekilerek soğan meydana gelir. Baharda soğanlar büyürken yine tohum vermek için “dede” veya “cücük” denilen başlar çıkarır. Tohum elde etmek istemeyen kimsenin, soğanların büyümesi için bu cücükleri kırması gerekir. Cücükler de sevilerek yenilir, yemeklere, salatalara katılabilir.
Soğan da patates gibi serin, kuru ve fazla güneş ışığı almayan yerde muhafaza edilmelidir. Kuru soğanlar kış boyunca yeşillenmeden durur. Bahar mevsimi gelince uyanmaya, cücük çıkarmaya başlarlar. Cücüğüyle beraber yiyebiliriz. Cücük çıkaranları ekecek yerimiz varsa ekerek taze soğan olarak tüketebiliriz. Genişçe bir saksıda bile taze soğanı yetiştirmek mümkündür.
Antibiyotik: Sarımsak
Antibiyotik özelliği olan sarımsak, akciğerlerin tam kapasite ile çalışmasını sağlar. İçeriğindeki pek çok antioksidan madde sayesinde akciğer kanserine karşı koruyucu etki gösterir. Sarımsağın, yapay antibiyotiklerden farkı, zararlı mikropları öldürüp faydalı mikropları öldürmemesi olarak izah edilir. Sarımsağın, saçlar için de faydalı olduğu bilinir. Özellikle aç karna çiğ olarak yutulursa etkisi daha çok olur.
Sarımsak bahar mevsimi gelince yeşillenmeye ve suyunu çekerek içini boşaltmaya başlar. Yeşillenmeye başlayan sarımsakları tekrar ekerek taze olarak tüketebilirsiniz. Ya da onları soyarak buzdolabının derin dondurucu kısmında muhafaza edebilirsiniz. Soğan ve sarımsağı, buzdolabının normal bölümünde muhafaza etmekten kaçınmalıyız ve bunları yemeklerimizde bolca kullanmalıyız. Toplum içine çıkmayacağımız zaman çiğ olarak yiyebiliriz.
Yolculuk yapan, bulunduğu yerden başka bir tarafa giden kimselerin soğan ve sarımsak yemesi tavsiye edilmekte, bunun hava değişimine iyi geldiği ifade edilmektedir. Ancak araba kullanacak kimselerin çiğ olarak soğan ve sarımsak yememesi uygun olur. Bu gıdalar uyku getirdiği için sürücüyü zorlayabilir, kazalara sebebiyet vermemek için dikkatli olmak gerekir.
Sindirim Dostu: Yer Elması
Farklı görüntüsüyle pazar tezgahlarında dikkat çeken, besin değeri açısından patatese oldukça yakın olan yer elmasının özellikle sindirim sistemi şikayetlerinde son derece etkili olduğu bilinmektedir. İçerdiği yüksek oranda fosfor sayesinde kemikleri korur ve kemik erimesiyle savaşır.
Demir eksikliği yaşayanların da tüketmesi gereken bir besindir. Çünkü bir porsiyonunda yaklaşık 13 miligram demir ihtiva eder. Lifli yapısı sayesinde bağırsakların dostudur, kabızlığın önlenmesinde etkin rol oynar. Halk arasında basur diye bilinen hemoroit şikayetlerini azaltır. Başta kalp olmak üzere tüm vücut fonksiyonları için oldukça önemli bir mineral olan potasyum açısından zengindir. Özellikle kalp yetersizliği yaşayan hastaların önemli bir yardımcısıdır.
Yer elmasının glisemik indeksi 15 olarak hesaplanmıştır. Yani düşüktür. Yer elması çiğ olarak meyve gibi yenebildiği gibi yemeği de yapılabilir. Çiğ yendiği zaman biraz gaz yapabilmektedir.
E Vitamini Deposu: Yer Fıstığı
Toprak altında yetişen, faydalı ve sevilen gıdalardan olan, son zamanlarda kıymeti daha iyi anlaşılmaya başlanan ürünlerden birisi de yer fıstığıdır. Yer fıstığının yetişme tarzı, patates gibidir. Bahar mevsiminde ekilir. Hasat zamanında toprağın altından hazine bulmuş gibi her ocaktan dal budak salmış halde çıkarılır.
Yemek için satın alınacağı zaman kabuklu, tuzsuz ve kavrulmamış olanı tercih etmek gerekir. Kavrulmamış yer fıstığının glisemik indeksi 0-15 arasındadır. Tuzlu fıstıkları yemek, fazla tuz tüketimine sebep olabilir.
Yer fıstığı ezmesi de kahvaltılarda tercih edilebilir. Çocuklarınız için farklı bir tat olur. Bu ezme katkısız olduğu zaman daha faydalı olur. Çörek, kurabiye gibi ürünler yapılırken yer fıstığı ezmesi katılabilir. Yer fıstığı yağlı bir gıda olduğu için ölçülü kullanılmalıdır. Kilo almak isteyenlere yardımcı olabilir. Fazlası alerji yapabilir.
Yer fıstığının kolon ve mide kanserinden koruyucu olduğu, kan şekerini dengelemeye yardımcı olduğu, kolesterolü dengelediği, E vitamini deposu olduğu için cilde faydalı olduğu, omega 3 yağları içeridiği ifade edilmektedir. Ayrıca kalp ve damar sağlığı için faydalı olduğu, hafızayı güçlendirdiği, depresyona karşı etkili olduğu vurgulanmaktadır.
Akciğer Dostu: Kereviz
Toprak altında yetişen hazinelerden birisi de iştah açıcı, sindirimi kolaylaştırıcı, gaz söktürücü ve böbrek taşlarının parçalanmasında etkili olan kerevizdir. Kerevizin glisemik indeksi sıfırdır. Karaciğer için faydalı olmasının bir sebebi budur. C vitamini bakımından da zengindir. Kanserojen maddelerin oluşmasına, akciğerlerde oluşabilecek hastalıklara karşı koruyucudur. Özellikle akciğer kanserine karşı koruyucu etki sağlar.
Kerevizin kökünden, yemek pişirilir. Portakal suyu ilave edilirse daha iştahlı yenebilir. Yapraklarından salata yapılır, turşulara konulur. Tohumları da bal ile karıştırılıp yendiği zaman mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Vücuda kuvvet verir. Baş ağrısına iyi gelir.
Gözün Şifası: Havuç
Anavatanı Türkiye olan daha çok kışlık bir sebze olarak tüketmeyi tercih ettiğimiz havuç, vitaminler ve mineraller açısından oldukça zengindir. Vücudumuzun hastalıklara karşı korunmasında en büyük destekçileri arasındadır. A, B, C, D ve E vitaminleri bakımından da oldukça zengindir. İhtiva ettiği karoten ve fosfor sayesinde göz ve cilt hastalıklarının da önlenmesine yardımcı olur. Bağırsakları çalıştırarak sindirim sisteminin düzenlenmesini sağlar. İyi bir, gaz ve idrar söktürücüdür. Anne sütünü artırır, dalak ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelir.
Havuç, yemeklere katılabilir. Salatalara konur. Çiğ olarak yenmesi daha faydalıdır. Çiğ havucun glisemik indeksi 40 iken haşlanınca bu oran 70 olmaktadır. Bazıları taze havucu katı meyve sıkacağında sıkarak suyunu içmektedir. Elbette bu da faydalı olabilir ancak lif açısından kendisini yemek daha yararlı olacaktır. Havucun yaprağı da faydalı olup salatalarda kullanılabilir. Tohumları da yenildiğinde vücuda kuvvet verir, anne sütünü artırır.
Siyah Havuç
Havuçların rengi genelde turuncu iken siyah renkte olanları da vardır. Siyah havuç, öksürüğü iyi gelerek balgam söktürücü rol oynar. İçerisindeki vitamin-mineraller sayesinde güçlü antioksidan etki gösterir ve akciğer kanseri riskini azaltır.
Turp Yiyin, Turp Gibi Olun
Turpun, siyah, beyaz, kırmızı gibi birçok çeşidi vardır. Malum birçok ürünün genleri ile oynanmıştır. Siyah turpun genleri ile oynanmayan, eskiden beri devam eden bir tür olduğu bilinmektedir. Bu sebeple siyah turptan daha fazla istifade etmek gerekir. Özellikle kış aylarında siyah turpu güzelce yıkayıp içerisine akşamdan koyduğumuz zaman sabahleyin balın turp suyu ile eridiği, içecek kıvamına geldiği görülecektir. Bu karışım, her türlü soğuk algınlığına iyi gelir ve bağışıklığı kuvvetlendirir.
Genel olarak turpların glisemik indeksi 15’tir. “Turp yiyin, turp gibi olun!” sözü boşuna söylenmemiştir. Aynı minvalde “turp gibi” deyiminin de çok sağlıklı insanlar için kullanılması tesadüf değildir. İçerdiği vitamin ve minerallerle tam bir sağlık deposudur. Bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli bir destekleyicidir.
Ana vatanı Orta ve Doğu Asya olan turp, oldukça eski bir kültür bitkisidir. Ülkemizde sevilerek tüketilmektedir. Turp bitkisinin farklı türleri vardır; kırmızı ve küçük olanlarına “fındık turpu”, beyaz olanlarına “kestane turpu”, siyah olanlarına da “bayır turpu” denir.
Yemeklerin yanında çiğ olarak tüketildiğinde iştah açıcı bir özelliğe sahiptir. Aynı zamanda içerdiği kükürtlü bileşikler nedeniyle gaz şikayetlerine neden olabilir, bu nedenle özellikle ülser, gastrit gibi şikayetleri olan kişiler dikkatli tüketmelidir.
Siyah turp özellikle bronşit, öksürük gibi rahatsızlıklarda tabii bir öksürük şurubu görevi görürken, beyaz turp, romatizmal rahatsızlıklardan kaynaklanan ağrıları hafifletmesi ve stresi azaltmasıyla bilinir. İçerdiği folik asit nedeniyle beyaz turp aynı zamanda hücrelerin onarımını sağlayarak yaşlanmayı yavaşlatır. Kırmızı turp ise C vitamini deposudur. Soğuk algınlığına karşı vücudu korurken, kalp damar hastalıkları riskini azaltır, potasyum içeriğiyle tansiyonu düşürücü özelliğe sahiptir.
Şeker Deposu: Pancar
Pazar tezgahlarında kırmızı rengiyle en çok dikkati çeken sebzelerden birisidir pancar. C vitamini, fosfat, potasyum gibi birçok vitamin ve minerale sahiptir. Pancara rengini veren betalain, yüksek oranda antioksidan özelliğe sahiptir. Kalbi korur, kansere karşı savaşır. İçerdiği C vitamini sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir, solunum yolu enfeksiyonlarının geçirilmesinde oldukça önemli bir yardımcıdır. İçeriğindeki nitrat, beynin kanlanmasını, yaş ilerledikçe beyne giden kan akşının yavaşlamasından kaynaklı Alzheimer, bunama gibi hastalıkların önlenmesini sağlar. Hipertansiyon hastalığında kan basıncını düşürerek tedaviye yardımcı olur. Aynı şekilde içerisinde bol miktarda şeker bulunması sebebiyle, diyabet hastaları da kontrollü bir şekilde pancar tüketmeli, diyet listeleri oluşturulurken mutlaka doktora danışılmalıdır.
Pancar, çiğ olarak salatalara katılıp yenebilir. Pişirilip de yenebilir. En güzel hallerinden birisi, pekmez yapıp istifade etmektir. Günümüzde pancar genellikle şeker yapımında kullanılmaktadır. Şeker de sağlık açısından risk taşıyor. Ama yeni çıkan glikoz şurubu ve benzeri yapay tatlandırıcılar zarar bakımından şekeri sollayıp geçti. Bizim yapabileceğimiz, şeker dışındaki zararlı yapay tatlandırıcılardan tamamen uzak durmaktır. Şekeri de asgariye indirmektir.
Güçlü Bir Antioksidan: Şalgam
Şalgam, turpgiller ailesinden olup kuvvetli bir besindir. Acılı ya da acısız, özellikle et yemeklerinin yanında tercih edilmektedir. Şalgam bol miktarda lif içermesi nedeniyle sindirim sistemimizin en iyi dostlarındandır. Tok tutar, hazmı kolaylaştırır, içerdiği zengin A ve B vitaminleri bakımından da çok güçlü bir antioksidandır. Günde 1 bardak şalgam suyu içildiğinde kan şekerinizin düşmesine yardımcı olur, kolesterolü dengeler. Aynı zamanda içerdiği glukosinolatlar (lahana, karnabahar gibi sebzelerin güçlü kokuları) kansere karşı önemli bir koruyucudur ve tümörleri küçültmesiyle bilinir. Şalgam suyu, hem ergenlik döneminde oluşan sivilcelere faydalı olur hem de kilo vermeye yardımcı olur.
Şalgam suyu meşrubat olarak içilebilir. Tohumları kaynatılıp balla tatlandırılarak tüketilebilir. Pancar gibi, yaprakları da yenebilir.
Yer Altı Hazinesi Olan Sebzelerin Sonuncular: Zencefil ve Zerdeçal
Ülkemizde toprak altında yetişen bu ürünlerden farklı olarak başka ülkelerde yetişen değişik ürünler de vardır. Örnek olarak zencefil ve zerdeçal verilebilir. Bu ürünler de son derece şifalı gıdalar olup soframızdan eksik edilmemelidir. Zerdeçalın kansere varıncaya kadar birçok hastalığa şifa olduğu bilinmektedir. Yemeklere, evde pişirenler için ekmeğin hamuruna katmayı ihmal etmemek gerekir. Zencefil ve zerdeçalın güçlü antiviral etkiye sahip olduğu, akciğerleri virüs enfeksiyonuna karşı koruduğu vurgulanmaktadır. Son zamanlarda bu tropik ürünler az da olsa Antalya civarında yetiştirilmeye başlanmıştır.
Toprakta Solucan Varsa Sevinin
Toprağın altında, solucanlar, karıncalar, köstebekler, danaburnular, fareler, yılanlar ve daha birçok canlı denge içerisinde yaşar. Toprağı işleyip ona hayat verirler. Mesela yazın yılanlar fareleri yer, onların sayısını dengeler. Kışın yılanlar soğuktan hareket edemez olunca fareler yılanları yer, aç kalmaz. Kazmayı, çapayı her toprağa vurduğunuzda solucan çıkıyorsa sevinmelisiniz. Böyleyse, toprak çalışıyor ve orada hayat var demektir. Ama kimyasal ilaç ve gübre atılan tarlalarda bu canlıları bulmak zordur. Kimisi oradan kaçmakta, kimisi ölmektedir. Aslında insanoğlu, kimyasal ilaçlar ve suni gübreler kullanarak farkında olmadan toprağı (içerisindeki canlılarla beraber) öldürmektedir.
Şehir hayatında doğup büyüyen çocuklarımız patatesin, soğanın ağaçta mı yerde mi yetiştiğini bilemez hale gelmektedir. Çocuklarımıza tabiatı, üretimi sevdirmeliyiz. Onları köylerimize, tarlalarımıza zaman zaman götürelim, gösterelim, üretime alıştıralım.
Yer Altı Hazinesi Olan Sebzelerin Özellikleri ve Faydaları-Mustafa Boran-İnsan ve Hayat Dergisi‘nden yardım alınmıştır.