Üreticilik Yapan Çiftçinin Gözünden Dünden Bugüne Tohum yazımızda Antalya-Alanya bölgesinde yıllardır üreticilik yapan bir çiftçinin ata tohumundan, standart ve hibrit tohuma geçişini ve tohuma dair önemli ayrıntılarını yazdık.
40 Yıldır Üreticilik Yapan Çiftçinin Gözünden Dünden Bugüne Tohum
Yaşar Bayırlı 40 yıldır çiftçilik yapan bir üreticidir. Yaşar Bayırlı: “Babam Alanya bölgesinde ilk zirai ilaçla mücadele tohumlarını satan kişiydi. Çekirdekten yetiştim diyebilirim. Seralarımızı açalı yaklaşık 35-40 sene geçti. O günden beri bu işle meşgul oluyoruz.”
Geçiş Dönemi
80’li yıllarda yerli atalık tohumlardan hibrite geçmeye başlandı. İsrail ve Hollanda’dan hibrit tohumlar kaçak olarak getirildi. Artık o yol kapandı, Türkiye’de de hibrit tohum üretimi yaygınlaştı.
Her Yere Ayrı Tohum
Her hibrit tohum, her yöreye veya iklime uygun olmayabiliyor. Mesela Antalya bölgesinde, Kumluca taraflarında iyi verim alınan bir biber türü, Alanya-Manavgat taraflarında iyi verim veremeyebiliyor. Bu duruma tohumun yapısı, toprağın özelliği ve iklim koşulları etki ediyor. Çiftçi bunun ayırımını ve seçimini, tecrübesiyle veya tedarikçisinin yardımıyla yapıyor.
Garanti Yok
Tohumlarda tedarikçiler veya satıcılar, yüksek verim garantisini vermemektedir. Bu genelde deneme yanılma yoluyla sağlanıyor. Mesela, bir çiftçi herhangi bir domates tohumu alıp ekmiştir. Sonuç güzel çıktığında, bir sonraki sene diğer çiftçiler de o tohumu ekmeye başlar ve böylece üretim yayılır. Fide firmaları ayrıca tohum firmalarından tohumları alıp fide haline getiriyorlar ve çiftçiye fide olarak satabiliyorlar. Bu hizmet için çiftçilerin önceden firmaya haber vermesi gerekiyor. Fideler çıktığı zaman, aradaki maliyet farkını çiftçi karşılıyor. Eğer fide firmasından alınan tohumlar veya fideler çiftçinin istediği türde değil ise, anlaşma veya mahkeme yoluyla çiftçi parasını geri alabiliyor.
İş, Çiftçide Bitiyor
Firmalar ve tedarikçiler tavsiyelerde bulunuyorlar, ama burada iş yine çiftçide bitiyor. Çiftçi yeni, daha önce ekmediği bir tohum aldığı zaman, bütün tarlasına aynı tohumu ekmez. Bu işlem çok risklidir. Eğer verim alınmazsa ürün, maliyetleri dahi karşılamaz. Tarlanın az bir yerine ektiği yeni tohum eğer iyi ürün verirse, her geçen sene tarladaki alanını artırır.
Hastalık Her Zaman Vardı
Bir de eskiden beri gelen bir söz var; “Yurtdışından gelen tohumlar hastalıklarla beraber geliyor.” Bu sözü düşünürken bir yandan da eskileri hatırlıyorum. O zamanlarda da çok büyük hastalıklar vardı ve ilaçlar da bu kadar fazla değildi. Onlar da çok zehirliydi. Maddi durumu olmayanlara, tütünü ve zakkum ağacının yapraklarını kaynatıp suyunu bitkinin dibine dökmesini tavsiye ederdik. Hastalık bugün de var. Her geçen gün farklı bir hastalık ortaya çıkıyor. Belki de dedikleri gibi hastalıklar tohumlarla gelmese bile ilaçlarla veya gübrelerle geliyor olabilir. Çünkü gübre ve ilaçların %100’ününe yakını İsrail, Hollanda, ABD ve diğer ülkelerden geliyor.
Eski Tohumlar Lezzetli, Ama Verimi Düşük
Eski ile yeni tohumları verim noktasından karşılaştırırsak, arada uçurum var diyebiliriz. Mesela, ilk hibrite geçtiğimiz zamanlarda ektiğimiz bir patlıcan tohumu vardı ve kış mevsimine dayanıksızdı. Bu durum çiftçileri büyük zarara uğratıyordu. Ama bugün ektiklerimiz daha dayanıklı ve verimi yüksek. Yeni tohumlar verimi artırdı. Bunun yanında lezzetleri gitti. Eski lezzet ve koku, hiçbir üründe maalesef yok. Artık lezzet konusunda da bazı hibrit tohum çalışmaları yapılıyor, ama kesin bir netice alınmadı.
Çiftçinin Harcadığı Yerler
22 dönümlük arazide, patlıcan ektiğinizde, kazancın 4’te 1’i tohum, 4’te 1’i mazot ve ilaç giderlerine gidiyor. Geriye kalan 4’te 1’de diğer giderlere ve işçilere harcanıyor. Bu maliyetlerden sonra üreticiye sadece 4’te 1 kalıyor.
Üreticilik Yapan Çiftçinin Gözünden Dünden Bugüne Tohum-İnsan ve Hayat Dergisi‘nden yardım alınmıştır.