Sirkenin Sağlığımıza Faydaları ve Dezenfeksiyon Gücü yazımızda birçok hastalığa karşı koruyucu özelliği olan sirkenin tarihteki ilk kullanımını, biyokimyasını, antimikrobiyal özelliğini, dezenfeksiyon gücünü ve obeziteye karşı etkisini yazdık.
Sirkenin Sağlığımıza Faydaları
“Sirke, mikrobu kırar” yıllardır annelerimiz bu sözle tüm taze yiyecekleri sirkeli su ile dezenfekte etmiştir. Günümüzde koronavirüse karşı alınması gereken tedbirlerden de birisi olmuştur. Sirkenin virüse karşı etkili olduğuna dair bilimsel bir veri henüz yok. Fakat kimi zaman insanlar için öldürücü olabilen ciddi patojen bakterileri yok ettiğine dair sağlam deliller bulunmaktadır. Yenmeyen her şeyi bir şekilde dezenfekte ediyorken, pişmeyen gıdaları dezenfekte etmede sirkeden başka yol gözükmüyor. Bu nedenle sirkenin tam anlamıyla bilinmesi gerekir.
Bilinen İlk Sirkeli İlaç Oksimel
Sirkenin tarih sahnesinde ilk nerede ve ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak fermente olduğundan çok eski yıllardan beri kullanıldığı düşünülmektedir. M.Ö. 3000’lerin Mısır’ına ait küplerin tortusunda, sadece sirkenin içinde yaşayan sirke solucanına rastlandı. Bu kanıt sirkenin bu tarihlerde var olabileceğini düşündürüyor.
Sirke ilk olarak mutfakta kullanılmak yerine ilaç olarak kullanılmıştır. Tıpçı Hipokrat‘ın, sirkeyi enfeksiyon, iltihap ve ülser tedavisinde kullandığı bilinmektedir. Sirke ve baldan oluşan “Oksimel” adlı karışım, yine Hipokrat ve arkadaşları tarafından öksürük tedavisinde kullanılmıştır.
Peygamberimizin Övgüsü
Geleneksel gıdaların birçoğu gibi sirke de Resulullah Efendimizin (s.a.v.) övgüleriyle şereflenmiştir. 1442 sene evvel mikroorganizmaların tanınmadığı, mikroskop ve laboratuvarların olmadığı dönemde Efendimiz (s.a.v.), “Sirke ne güzel katıktır. Allahü Teala, sirkeye bereket versin. O, benden önceki Peygamberlerin de katığı idi. Sirke varsa, başka katığa ihtiyaç olmaz.” buyurmuşlardır. Bereket için evlerde daima sirke bulundurulmasını tavsiye etmişlerdir. (Ebu Davud, E’time 40)
Sirkenin Biyokimyası
Sirke çoğunlukla meyvelerden; patates, pancar gibi sebzelerden; arpa, pirinç gibi tahıllardan ve baldan üretilmektedir. Fermente edilebilir bütün karbonhidrat kaynakları sirkeye dönüştürülebilir. Üzüm ve elma sirkesi en çok tercih edilenlerdir.
Sirke iki aşamalı fermantasyon sonucu oluşur. İlk aşama, hammaddedeki şekerin (karbonhidrat) mayalar tarafından kullanılarak etil alkole dönüştürülmesidir. İkinci aşama, ortamdaki etil alkolün asetik asit bakterilerince kullanılıp parçalanarak asetik aside dönüştürülmesidir.
Sirke oluşumunda etil alkol ara üründür. Son üründe, yani sirkede alkol bulunmaz.
Asetik asit, sirkedeki temel asittir. Bunun yanı sıra kullanılan hammaddeye bağlı olarak farklı asitler oluşmaktadır. Doğal sirke, hammaddenin (mesela elma), iki aşamalı fermantasyon geçirmesiyle oluşur. Sirkenin doğal olması için bu iki aşamalı fermantasyon yaşanmalıdır. Yapay sirke ise hiçbir fermantasyon geçirmeksizin, kimyevi bir madde kabul edilen asetik asidin istenilen oranda sulandırılmasıyla yapılır. Yapay sirke, su ve asetik asit dışında bir bileşen içermez. Doğal sirke ise organik asitler, polifenoller, aminoasitler ve uçucu bileşenlerden oluşur. Gerçek manada doğal sirkenin %80’i su, %20’si asetik asit ve diğer bileşenlerden oluşmaktadır.
Sirkenin Antimikrobiyal Özelliği ve Antibiyotik Direncinin Çözümü
Sirkedeki asetik asit ve hammaddeye bağlı olarak değişen diğer organik asitler, sirkeye antimikrobiyal özellik kazandırır. Asetik asit bilhassa Bacillus spp., Clostridium spp., Listeria monocytogenes, Salmonella, Staphylococcus aureus, Escherichia Coli (E. Koli), Campylobacter jejuni, Pseudomonas bakteri türleri üzerinde yok edici tesire sahiptir. Sirkedeki organik asitler ve esas olarak asetik asit, mikroorganizmaların hücre zarlarına geçerek bakteriyel hücre ölümünü sağlar.
Asetik asidin %0,1’lik konsantrasyonu E.Coli O157:H7 dahil, gıda kaynaklı bütün patojenlerin gelişimine mani olur. E.Coli O157:H7 “koli basili” diye tabir edilmektedir ve gıda kaynaklı patojen (hastalık yapıcı) bakteriler içinde en zehirli türdür. Taze sebzelerin sebep olduğu salgınların %21’inde koli basili etkisi vardır. Özellikle çocuklarda, yaşlılarda ve bağışıklığı zayıf kişilerde ciddi hastalıklara neden olabilmektedir. Uygun ve zamanında tedavi uygulanmazsa böbrek yetmezliğine, sarılık, yüksek tansiyon ve kalp yetmezliğine, bazen de ölüme neden olabilmektedir. Sirkedeki asetik asit, gıdalardan insana geçebilen bu bakteriyi dahi öldürebilmektedir.
Bazı araştırmalara göre, antibiyotiklerin hakkından gelemediği Pseudomonas ve Proteus spp., gibi bakterilerin de sirkeyle inaktif olabildiği görülmüştür. Bu da bakteriyel hastalıklarda antibiyotik yerine sirkeyle tedavinin de mümkün olabileceğini düşündürmektedir. Her enfeksiyonda antibiyotik kullanmayıp sirkeyle tedavi olmak, antibiyotik direncinin önüne geçmekte etkili olabilir.
Sirkenin Dezenfeksiyon Gücü
Sirkenin antimikrobiyal etkisi türüne, üretim şekline ve konsantrasyonuna bağlı olarak değişebilmektedir. Üzüm, elma ve nar sirkelerinin antimikrobiyal etkisi karşılaştırılmıştır. Bakteriler üzerine en etkili sirkenin sırasıyla; üzüm, nar ve elma olduğu görülmüştür. İncelenen bakteri türü değiştikçe en etkili olan sirke türü de değişebilmektedir. Fakat sirkelerin aralarında çok ciddi bir fark gözlenmemiştir.
Asetik asit ve ticari pirinç sirkesinin karşılaştırıldığı başka bir çalışmada, koli basili üzerinde %5 asetik asitli çözelti etkili olurken, düşük konsantrasyonlu pirinç sirkesi etkisiz kalmıştır.
Bir araştırmada maydanozların musluk suyuyla yıkanıp buzdolabında bekletilmesinin bakterileri öldürmediği, ancak %5,2 ve daha yüksek derecelerde sirkeyle muamele edilen bakterilerin yok olduğu görülmüştür.
Sirkeyi, limon suyu veya sarımsakla birlikte kullanmak, sebzeleri dezenfekte etmede daha etkili olabilir. Bir çalışmada, içlerinde koli basilinin de bulunduğu 14 patojen (hastalık yapıcı) bakteri üzerinde sirke ile sarımsak-sirke karışımının etkisi incelenmiştir. Sirkeyi sarımsakla birlikte kullanmak, tek başına kullanmaktan bakteriler üzerinde 4 kata kadar daha etkili olduğu görülmüştür. Aynı şekilde limonsuyu-sirke karışımı da, tek başına sirkeden daha etkilidir.
Sirkenin Sağlığımıza Diğer Faydaları
Sirkenin içinde asetik asit ve organik asitlerin haricinde fenolik bileşenlerde bulunmaktadır. Fenolik bileşenler, vücutta tahribat giderici, onarıcı etki gösterir. Oksidatif strese karşı etkilidirler. Sirkeye antioksidan kabiliyeti kazandırırlar. Bu sayede sirke, her antioksidan besin gibi vücudu kansere karşı korur. Araştırmalara göre, sirke kan şekerini ve kan basıncını düzenler, diyabet ve kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskini azaltır.
İki aşamalı fermantasyonla üretilmiş doğal sirke; antidiyabetik, antimutajenik, antioksidatif, antimikrobiyal ve antihipertansiftir. Ayrıca kolesterol düşürücü etkisi de bulunmaktadır.
Sirkenin Zayıflamaya Etkisi
Sirke, kilo kontrolü sağlamada da etkilidir. Glisemik indeksi azaltarak diyabete karşı korur. Mide boşalmasını yavaşlatmak suretiyle doygunluk süresini uzatır. Bu şekilde yemeklerde gıda alımı azalır.
Sirkenin zayıflama üzerine etkisinin araştırıldığı bir çalışmada, obez deneklere 12 hafta boyunca 500 mililitre miktarınca 3 farklı su verilmiştir. Birinci su hiç sirke içermezken, ikinci su 15 mililitre, üçüncü su 30 mililitre sirke içermektedir. 12 hafta sonunda deneklerin vücut ağırlığı, bel çevresi, BKİ (Beden kitle indeksi) ve serum trigliserit ölçümleri yapılmıştır. Sonuçta, her iki sirkeli su, sade suya göre belirtilen değerlerin tamamında düşüş sağlamıştır. Düzenli sirke kullanımı obeziteye karşı etkilidir.
Sirkenin Sağlığımıza Faydaları ve Dezenfeksiyon Gücü-Melek Aktürk-İnsan ve Hayat Dergisi‘nden yardım alınmıştır.