MutfakSağlıkYaşam

Çankırı Kaya Tuzunun Faydaları

Çankırı Kaya Tuzunun Faydaları yazımızda dünyanın bilinen en sağlıklı ve kaliteli tuzu olan Himalaya tuzundan daha iyi olan Çankırı kaya tuzunun özelliklerini, Çankırı kaya tuzu mağarasını, rafine tuzları ve sağlık için tuz mağaralarının kullanılmasını yazdık.

Çankırı Kaya Tuzunun Faydaları

Çankırı şehrimiz dünyanın en kaliteli ve en sağlıklı tuzunu üretmektedir. Tuzların arasında genel olarak en sağlıklısı Himalaya tuzu olarak bilinmektedir, fakat Çankırı kaya tuzu Himalaya tuzundan daha kalitelidir. Çankırı’da çıkarılan kaya tuzu yapılan araştırmalara göre çok popüler olan Himalaya tuzundan daha iyidir. Çankırı kaya tuzunun tek eksiği yeterince tanınmamasıdır. Himalaya tuzunda çok fazla demir oksit bulunmaktadır. Renginin pembe olmasının nedeni de bu yüzdendir. Çankırı tuzunda ise ağır metaller bulunmamaktadır. Çankırı tuzunda fazla olan sodyum klorürdür. Çankırı kaya tuzunda 83 faydalı mineral bulunmaktadır. Himalaya tuzunda 84 faydalı mineral bulunmaktadır. Bu minerallerin bazıları bor, krom, bakır, flor, manganez, molibden, selenyum ve çinko mineralleridir. Sofralık tuz olarak kaya tuzu kullanılması önerilmektedir.

Kristal Kaya Tuzu kullanımı

Tuz Mağaraları Sağlık İçin Kullanılıyor

Tuz mağaralarının insan sağlığına olan faydasını ilk defa 2.Dünya Savaşı sırasında Almanlar keşfetmiştir. Savaş sırasında bombardımandan korunmak isteyen insanların bir kısmı tuz mağaralarına sığınmıştır. Aylarca bu mağaralarda yaşayan insanların içinde astım hastası olanların atak geçirmediği fark edilmiştir. Savaştan sonra ise tuz mağaralarında çalışan işçiler incelemeye alınmıştır. İnceleme de başta akciğer hastalığı olmak üzere birçok hastalığın daha az görüldüğü belirlenmiştir. Çalışma sayesinde nem partiküllerinin mağara içindeki tuzla bir araya gelerek bronşları açtığı anlaşılmıştır. Mağaraların içindeki tuz kayaları etrafa negatif iyon yaymaktadır. Bu iyonlar bronşları genişletiyor, genişleyen bronşlar sayesinde alerjik etkiler gideriliyor ve bağışıklık sistemi güçleniyor.

Tuz mağaralarının faydalı oluşu insanları yönlendirmiştir. Tuz mağaraları günümüzde sağlık turizminde de kullanılmaktadır. Dünyada Nahçıvan ve Polonya gibi birçok ülkede tuz mağaraları rehabilitasyon merkezi olarak kullanılmaktadır.

Çankırı Kaya Tuzunun Mağarası

Çankırı Kaya Tuzunun Mağarası

Çankırı kaya tuzu mağarasının toplam alanı 1000 dönümü geçmektedir. Toplam tünel uzunluğu ise 20 kilometreyi aşmaktadır. Çankırı kaya tuzu mağarası dünya üzerinde bulunan ve içlerinde rehabilitasyon merkezi bulunan diğer mağaralardan daha büyüktür. Çankırı kaya tuzu mağarasında Hititler’den itibaren 5 bin yıldır tuz çıkarılmaktadır. Günlük 100 tondan fazla tuz piyasaya arz edilmektedir. Dünyanın en büyük tuz mağarası Çankırı kaya tuzu mağarası olarak bilinmektedir. Çankırı’nın bu eşsiz mağarası yakın zamanda rehabilitasyon merkezi olarak da tam anlamıyla hizmet verecektir.

Rafine Tuzların Zararları

Rafine Tuzlar

Her şeyin fazlası zararlı olduğu gibi tuzun fazlası da zararlıdır. Özellikle hipertansiyon ve böbrek hastalarının tuz kullanımına dikkat etmeleri gerekir. Ayrıca marketlerden alınan rafine edilmiş tuzlara daha da dikkat etmek gerekir. Rafine tuzlarının %97,5’i sodyum klorürdür. Geriye kalan kısmında ise iyot ve nem alıcı kimyasallar bulunmaktadır. Bunlar E-530, E-533, E-550 v.s dir. Bu kimyasalların en tehlikelisi ise alüminyum hidroksittir. Bu madde tuzun rahatça serpilmesini sağlar.

Yapılan araştırmaya göre çocukluğundan itibaren bu tuzu kullananların alzheimer hastalığına yakalanma olasılıklarının yükseldiği belirlenmiştir. Ayrıca rafinasyon işlemi sırasında tuzun maruz kaldığı 650 derecelik sıcaklık, tuzun kimyasal yapısını bozmaktadır. Rafine tuz, birbirinden ayrılmış kristallerden oluştuğu için, metabolizmayı normalin üzerinde zorlar. 1 gram kaya tuzu için vücut 1 gram suya ihtiyaç duyarken, 1 gram rafine tuz için vücudumuz 27 gram suya ihtiyaç duyar. Vücutta yeterli su yoksa gereken su vücuttan çekilecektir. Bu da cilt kırışıklıkları, yüksek tansiyon ve eklem hastalıklarının oluşmasına neden olacaktır.

İnsan ve Hayat Dergisi‘nden yardım alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir